Öcalan'a özgürlüğün zamanı gelmedi mi?
Fotoğraf: Envato
Kürdistan İşçi Partisi Lideri Abdullah Öcalan’a Özgürlük kampanyası dünyanın her tarafında devam ediyor.
12 Eylül askeri diktatörlüğünün siyasi yasaklı kıldığı bütün liderler ‘80’li yılların sonuna varmadan siyasal haklarını kazandılar; başbakan, başbakan yardımcısı hatta cumhurbaşkanı bile oldular.
İslami ya da milliyetçi kökenli, şiddet hareketleri ile geçmişte bağı olanlar, daha sonra siyasal haklarını kazanıp, milletvekili ve bakan bile oldular. Hatta Çiçek gibi parlamento başkanı bile olabildiler.
1980’li yıllarda, Nelson Mandela’nın savunmalarını yayımladığımda, zindandaydı. Kitabın ilanını yine zindanda olan İsmail Beşikçi’nın resmi ile birlikte verdiğimi hatırlıyorum.
1970’li yıllarda ise, Güney Afrika’daki özgürlük hareketini belgelerinden bir seçki hazırlamıştım, Yöntem Yayınları için. “İç sömürge” tanımlamasının altını çizmiştim.
Abdullah Özcalan’ın mahpusluk yılları 20. yıla yaklaşıyor. Bu artık sona ermeli.
Tıpkı Nelson Mandela’nınki gibi. Onun mahpusluk yılları 25 yılı bulmuştu.
Onun serbest kalışı, kalıcı bir barışı getirdi ardından.
Ama bu kararı almak Güney Afrika Beyaz siyaseti açısından bir cesaret örneği idi.
Yıllarca “terörist” olarak tanımladığı bir özgürlük hareketinin önderini serbest bırakmak kolay bir iş değildi.
90 gün gözaltı süresi tanıyan, böylece işkenceyi zirveye çıkaran ırkçı Apartheid rejimi, dünya kamuoyunun net tavır alması sonucu çöktü.
General Kenan Evren 90 gün sınırsız “işkence özgürlüğünü” Türkiye’ye taşıdı. Bütün bir sol nesli yok etmekle öğündü. Solu “hortlatmamaya” ant içti. Ermeni sözcüğünü lügatlardan ve ansiklopedilerden bile silmeye kalktı. Kürtçeyi yasaklayan özel bir yasa çıkardı. Bu dünyada örneği olmayan bir uygulamaydı. Kenan Evren diktatörlüğünün oluşturduğu otokratik sisteme karşı “ilk kurşunu” Kürt özgürlük hareketi sıktı.
Ne yazık ki bu otokratik sistem bütün makyajlara karşın devam etmekte. General Evren, teorik olarak mahkum ama sistemi devam ediyor. Anayasası, ek yasalarla hâlâ yürürlükte.
Türkiye’de siyaset kilitlenmiş bir vaziyette. Bunu açacak olan ise, Kürt sorununun adil, demokratik, siyasal çözümü. Onun anahtarı ise aynen Mandela gibi, Kürdistan İşçi Partisi Lideri Abdullah Öcalan’ın önce konumuna uygun bir eve alınması; sonra gerekli siyasal ve yasal düzenlemeler yapıldıktan sonra, siyasal haklarının iadesi olacaktır.
Kürt tarafı Türkiye devletinden ya da siyasetçileri tarafından uzatılan eli hiç bir zaman boşta bırakmadı. Ama gereken dürüstlük ne yazık ki gösterilmedi. Medya ve devletin birlikte yarattığı canavar, politikacıları hep oy kaybederiz endişesi ile kaypak bir tavra yöneltti.
1991 yılında, hem parlamento kapısı SHP üzerinden Kürt özgürlük hareketine aralandı, hem de hemen ardından yeniden eski politikalara dönüldü. Parlamentoda bir grup oluşturulmasının bile önü kesildi. Bununla da yetinilmedi, Kürt parlamenterler utanılacak bir şeklide parlamentodan kovuldular.
Daha önceki yazılarımda da anlattığım gibi, Fransız devleti, aynı Kürdistan İşçi Partisi liderine Abdullah Öcalan’a yapıldığı gibi Cezayir özgürlük hareketi lideri Ben Bella ve arkadaşlarını uçakla kaçırarak zindana koydu.
Ama Fransa’nın özgürlük figürü olan General De Gaulle, sonunda çözümsüzlüğün Fransa’yı çürüttüğünü görerek, 1961 yılında, Ben Bella ve arkadaşlarının zindandan bir şatoya alınarak ağırlanmalarını sağladı ve referanduma giderek, Cezayir’in bağımsızlığının önünü açtı. Bu bağlamda ‘90’lı yıllarda, büyük Fransız Yazar ve Filozofu Jean Paul Sartre’ın Fransa’nın yanlış Cezayir politikasını eleştiren, “Hepimiz Katiliz” adlı kitabını yayımlamıştım.
Türkiye’de ‘75-80 arası fiili bir iç savaş yaşandı. 1984’ten bu yana da Kürt Savaşı. Olayın adını koymaktan kaçınmamalıyız. Ama gerek Türkiye soluna ve Kürt Özgürlük hareketine ise tam bir ayrımcılık uygulandı. 12 Eylül’ün mahpusları hâlâ siyasi haklarından yoksun.
Türkiye’nin normalleşmesi ve kalıcı demokratikleşmesinin önünü açmanın başka yolu yok.
Kürdistan İşçi Partisi liderine, Abdullah Öcalan’a özgürlük!
Abdullah Öcalan Ankara’ya!
- Vatansızlığı vatan eylemek 05 Aralık 2023 04:29
- Uzun mesafe koşucusuydu Osman 04 Kasım 2023 03:50
- Kitap yakmanın dayanılmaz ayıbı 02 Temmuz 2023 03:14
- İsveç’in de ATY’si var artık! 05 Mayıs 2023 04:14
- İhsan Doğan (Sinan Oza) ve Niyazi Dalyancı için 11 Nisan 2023 04:00
- Dünya Anadil Günü vesilesiyle 09 Mart 2023 04:15
- Soykırımı tartışmak 19 Ocak 2023 03:19
- Mahmut Baksi anısına 14 Aralık 2022 04:32
- Kendi kutsalına bomba koyan 06 Aralık 2022 04:10
- Yorum yetmez! 28 Kasım 2022 04:00
- Kesişen yollar 15 Kasım 2022 04:16
- Seyfo ya da kılıçtan geçirilmek 08 Kasım 2022 04:10